PDF Dosyası Nasıl Açılır? Dijital Bir Metnin Kapısını Aralamak Bir edebiyatçının gözünden bakıldığında, her PDF dosyası aslında bir metindir — tıpkı el yazması bir roman ya da tozlu bir kütüphanede bekleyen unutulmuş bir şiir kitabı gibi. Dosyayı açmak, yalnızca bir teknik eylem değil; bir metne, bir fikre ve bir dünyaya girişin simgesidir. Bu yazı, “PDF dosyası nasıl açılır?” sorusunu yalnızca teknolojik değil, edebi bir mesele olarak ele alıyor. Çünkü kimi zaman bir dosyayı açmak, bir ruhun kapısını aralamak gibidir. Bir Metni Açmak: Edebiyat ve Dosya Arasındaki Sessiz Benzerlik Bir okur, bir romanın kapağını her kaldırdığında yeni bir evrene adım atar.…
Yorum BırakKategori: Makaleler
“Muhasebe Gelir Gider Ne Demek?”: Felsefi Bir Bakış İnsan, varoluşunun ilk anlarından itibaren, sayıların ve ölçülerin dünyasında varlık gösterdi. Gelir ve gider hesapları, maddi dünyadaki dengenin birer yansımasıdır. Ancak, gelir ve gider yalnızca sayılarla sınırlı mıdır? Yoksa, bu kavramlar, daha derin bir anlam ve etik sorumluluk taşıyor olabilir mi? Filozofların bakış açısıyla, muhasebe gelir gider kavramlarını incelerken, insanlığın varlık anlayışını, etik sorumluluklarını ve gerçeklik algısını sorgulamak gerekebilir. Bu yazıda, muhasebe gelir gider kavramını etik, epistemoloji ve ontoloji perspektiflerinden ele alacağız. Etik: Gelir ve Giderin Doğruluğu ve Adaleti Etik, doğru ve yanlış arasındaki farkı, adalet ve sorumluluk duygusunu sorgular. Gelir ve…
Yorum BırakMeme Ağrısı Ne Zaman Tehlikeli Olur? Güç, Beden ve Siyaset Arasındaki Görünmeyen İlişki Meme ağrısı… Tıbbın gözünde bir fizyolojik belirti, fakat siyaset biliminin bakışında bir toplumsal metafordur. Çünkü beden, iktidarın en kadim alanıdır. İnsan bedeni yalnızca biyolojik bir varlık değildir; devletlerin, kurumların, ideolojilerin ve kültürlerin en çok müdahale ettiği sahadır. Beden, egemenliğin mikro düzeydeki laboratuvarıdır. Bir siyaset bilimci için “meme ağrısı ne zaman tehlikeli olur?” sorusu yalnızca sağlıkla değil, aynı zamanda güçle ilgilidir. Kim karar verir bu ağrının “önemli” olduğuna? Doktor mu, kurum mu, toplum mu, yoksa bireyin kendisi mi? Bu yazı, bir tıbbi fenomeni siyasal bir perspektiften okumayı deniyor:…
Yorum Bırak“Güleryüz” Bitişik mi Yazılır Ayrı mı? – Dilin Felsefesi Üzerine Etik, Epistemolojik ve Ontolojik Bir Yorum Bir filozof için kelimeler yalnızca iletişim araçları değildir; onlar düşüncenin biçimidir. Sözcük, düşüncenin varlık hâlidir. Güleryüz kelimesine baktığımızda da yalnızca dilbilgisel bir soruyla değil, aynı zamanda varlığın, bilginin ve değerlerin sınırında bir meseleyle karşılaşırız. “Güleryüz bitişik mi yazılır ayrı mı?” sorusu, yüzeyde bir yazım sorusu gibi görünür; fakat derinlerde, insanın kendini nasıl ifade ettiğine dair bir felsefi sorgulamadır. 1. TDK’ya Göre “Güleryüz”ün Yazımı Türk Dil Kurumu’na göre güleryüz kelimesi bitişik yazılır. Yani doğru kullanım “güleryüz”dür, “güler yüz” değil. Çünkü bu kelime artık bir birleşik…
Yorum BırakKalp kası düzelir mi? Bu soru bana geleceğin kapısını aralayan bir merak gibi geliyor. Çünkü tıp ilerledikçe artık “mümkün değil” dediğimiz şeyler bile bir sabah laboratuvar ışıkları altında yeniden tanımlanıyor. Belki bir gün, kırılan kalpler değil ama hasar gören kalp kasları gerçekten onarılabilir hale gelecek. Gelin, biraz hayal edelim ama ayağımız bilimin zemininde kalsın. Kalp kası kendini onaramaz derdik. Ama ya bu sadece bugünün gerçeği, yarının geçmişi olursa? Bu yazıda, geleceğin tıbbına bakarken kalbimizin potansiyelini, bilimin hayalini ve insanın inancını konuşacağız. Kalp kası neden kolay kolay düzelmez? Kalp kası (miyokard) vücudun en özelleşmiş dokularından biridir. Görevi, bir ömür boyunca durmadan…
Yorum BırakGörevsizlik Kararı Nihai Karar Mıdır? Antropolojik Bir Bakış Bir antropolog olarak, her kültürün kendi adalet ritüellerini, topluluk değerlerini ve sembollerini anlamak; yalnızca hukuk sistemini değil, toplumun özünü de çözümlemek anlamına gelir. Adaletin işleyişi, yalnızca yasa metinlerinde değil, insanların kültürel hafızasında, davranış biçimlerinde ve toplumsal örgütlenmesinde de gizlidir. “Görevsizlik kararı nihai karar mıdır?” sorusu, sadece hukuki bir merakın ötesinde, toplumların otorite, sınır ve kimlik anlayışını sorgulayan bir kapıdır. Ritüeller ve Hukukun Kültürel Anlamı Her toplumda hukuk, bir tür ritüel düzeni taşır. Mahkemeler, yargıçlar, tanıklar ve savunmalar; tıpkı geleneksel ritüellerdeki rahipler, şahitler ve kurbanlar gibi belirli roller üstlenir. Bu bağlamda, “görevsizlik kararı”…
Yorum BırakGurubun Kırmızısı Ne Demek? Tarihsel, Bilimsel ve Düşünsel Bir İnceleme “Gurubun kırmızısı”, Türkçede güneşin batış anında gökyüzünü saran o derin, yakıcı ve kısa ömürlü kızıllığı anlatır. Kelimenin kökü Arapça ġurūb (batış) sözcüğüne dayanır; Osmanlıca’da “gurub” günün bittiği, ışığın çekildiği, gölgelerin uzayıp seslerin hafiflediği eşiği imler. Bu ifade yalnızca bir renk betimi değildir; zamanın akışı, fanilik ve dönüşüm üzerine bir kültürel-psikolojik katman da taşır. Etimoloji ve Kültürel Arka Plan Osmanlı yazınında “gurub”, gündüzün hükmünün sona erdiği ve akşamın başladığı eşik olarak geçer. Divan şiirinde gurub kızıllığı çoğu kez hüzün, ayrılık ve tefekkürle birlikte anılır; sevgilinin dudağı ya da yanak ateşiyle, bazen…
Yorum BırakBazı kavramlar vardır; söylenirken bile insanın içine işler. “Harbi olmak” onlardan biridir. Kimin ağzından duyarsan duy, içinde doğruluk, samimiyet, hatta biraz da cesaret vardır. Bugün seni hem dünyanın farklı köşelerine hem de kendi iç dünyamıza götürecek bir yolculuğa davet ediyorum. Çünkü harbi olmak, her kültürde başka yaşanır; ama özü hep aynıdır. Harbi Olmak Nedir? “Harbi olmak”, yüzeyde sadece “dürüst, açık, net” olmak gibi görünür. Ama derinlemesine bakınca bu ifade; adalet, cesaret, içtenlik ve insanın kendine sadakatiyle ilgilidir. Bir Japon’un “makoto” dediği içten doğruluk, bir Latin Amerikalı’nın “honestidad” anlayışı, bir Türk’ün “harbilik” hissi aslında aynı yere çıkar: Kendini kandırmadan yaşamak. Küresel…
Yorum Bırak300 Gr Güllaç İçin Ne Kadar Şeker Konur? Bir Antropolojik Bakış İnsan kültürleri, yiyecekler ve tatlar aracılığıyla da kimliklerini ifade ederler. Bir antropolog olarak, farklı toplumların sofralarına oturmak, onların tarihi ve kültürel dokularını anlamanın en tatlı yollarından biridir. Yemek, sadece bir besin kaynağı olmanın çok ötesinde, toplumların sosyal yapılarından ritüellerine, sembollerinden inanç sistemlerine kadar pek çok unsurun taşıyıcısıdır. Bugün, güllaç gibi geleneksel bir tatlının üzerinde durarak, tatların toplumsal anlamını ve bu anlamın nasıl şekillendiğini incelemeyi öneriyorum. Güllaç, özellikle Ramazan ayında tüketilen ve Osmanlı mutfağının önemli bir mirası olan, hafif ve sütlü bir tatlıdır. Her kültürde tatların bir sembolik değeri olduğu…
Yorum BırakHangi Renk Tavuk Daha Çok Yumurtlar? Antropolojik Bir Bakış Bir antropolog olarak, kültürlerin çeşitliliği beni her zaman büyülemiştir. İnsanlık, farklı coğrafyalarda, farklı inançlar, ritüeller ve sembollerle varlık gösteriyor. Bu çeşitlilik, bazen bize sıradan gibi görünen olaylar ya da nesneler üzerinden de kendini belli eder. Şimdi, belki de çoğunuz için sıradan bir soru gibi gelebilir: “Hangi renk tavuk daha çok yumurtlar?” Ancak bu basit soru, tarihsel, kültürel ve toplumsal bir incelemenin kapılarını aralayabilir. Tavuğun rengi, kültürel ritüeller, sembolik anlamlar ve hatta toplumsal yapılarla nasıl ilişkilendirilebilir? Gelin, bu soruya antropolojik bir bakış açısıyla yaklaşıp, daha derin bir anlam arayışına girelim. Yumurtlayan Tavuklar…
Yorum Bırak